NBC’nin The Today Show programında, ABD’nin Orta Batı bölgesinde yaşayan 10 yaşındaki Ryan’ın, geçmiş yaşamında bir film setinde figüran olduğu ve daha sonra başarılı bir Hollywood ajanı olarak hayat sürdüğü yönünde bir rapor yer aldı. Virginia Üniversitesi’nden psikiyatri profesörü Dr. Jim Tucker, Ryan’ın anlattığı hikâyenin, ölen ajanın yaşamıyla ilgili detayları inceledi. Dr. Tucker, yıllar boyunca bu türden 2.500’den fazla vaka araştırarak bazı bilgileri doğrulamaya çalıştı. Bu rapor, reenkarnasyonun varlığını kanıtlamaya yönelik değil, bu tür hikâyelerin geçerliliği üzerine bilgi veriyordu.
Reenkarnasyon kavramı, Hinduizm, Kabala, Teozofi, Hermetizm gibi birçok dinin temel unsurlarından biridir. Bu doktrine göre, her ruh, ruhsal gelişim için bir dizi yaşam sürecinden geçer. Ruh, yaşamdan yaşama gelişirken veya gerilerken, önceki eylemlerinin sonuçlarını deneyimler ve karma yasasına göre geçmiş eylemlerine uygun koşullarda yeniden doğar.
Birçok dini okul, reenkarnasyonun nedenlerini kişinin karmasının meyvelerini deneyimlemek, arzularını tatmin etmek, yarım kalan işlerini tamamlamak, bir borcu yerine getirmek veya doğum ve ölüm döngüsünden kurtuluşa ulaşmak olarak görür. Budistler ise, “temel sebep bilincin cehalette bulunmasıdır” ifadesini kullanırlar. Cehaletin ortadan kalkmasıyla birlikte, yeniden doğuşun sona ereceğine inanılır.
Reenkarnasyona inanmanın önemi sorgulanabilir. Reenkarnasyona inanmak, geçmişte kim olduğumuzla övünmeyi gerektirmez. Amerikalı mistik Edgar Cayce’nin sözleri bu durumu özetler:
“Çalışmalarında, nereye gittiğini bil… sadece büyükanne bahçesindeki kiraz ağacının altında yaşayıp öldüğünü ve gömüldüğünü bulmak seni daha iyi bir komşu, vatandaş, anne ya da baba yapmaz! Ama kaba konuştuğunu ve bunun için acı çektiğini bilmek ve şimdi doğru davranarak bunu düzeltebilmek – bu değerlidir!”
Kimi insanlar için, geçmiş yaşamlarını hatırlamak ya da bu kavrama inanmak, kişisel koşullarını ve çevresindeki dünyayı daha iyi anlamasını sağlayabilir. Ayrıca, insanlar arasındaki ahlaki ve entelektüel farklılıkları açıklayarak birbirine daha fazla merhamet göstermelerine olanak sunabilir. İnançlar kişisel tercihler olduğundan, her birey kendi yaşamının sonunda hafızalarının ve eylemlerinin kalıcı etkileri üzerine düşünme özgürlüğüne sahiptir.